Gazeteci Roza Daxistan: Saldırılar özel savaş konseptinin parçası 2025-12-27 09:35:24   Gülistan Gülmüş   RIHA - Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerine yönelik saldırıları değerlendiren gazeteci Roza Daxistan, saldırıların planlı ve aşamalı bir sürece dayandığını belirterek, “Bu süreç böyle kopuk bir gelişme değil. Çünkü bu Kürt halkına ve özellikle kadın öncülüğünde gelişen toplumsal yaşama karşı yürütülen çok boyutlu bir özel savaş konseptidir" dedi.   Suriye Geçiş Hükümeti’ne bağlı silahlı gruplar, 22 Aralık’ta tank, füze ve havan toplarıyla Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerini hedef aldı. Saldırılarda Fedwa Mihemed El Kurdî (57) isimli bir kadın katledilirken, 19 kişinin yaralandı. Saldırılar kapsamında her iki mahallede maddi zararlar oluşurken, internet ve elektrik kesintisi yaşandı. Suriye Geçiş Hükümeti’nin sivillere yönelik saldırılarına Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerinin İç Güvenlik Güçleri karşılık verdi. Saldırılar devam ederken, Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halk her iki mahallenin yanında olduklarına dair açıklamalar yaparak sokaklara çıktı. Yapılan destek protestoları ve açıklamalar sonucu ateşkes ilan edildi.   Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerindeki son duruma dair gazeteci Roza Daxistan aktarımlarda bulundu.   ‘Her iki mahalle her zaman tehdit altında tutuluyordu’   Şêxmeqsût ve Eşrefiye mahallelerine yönelik saldırıların planlı ve aşamalı bir sürece dayandığını söyleyen Roza Daxistan, “Bu süreç böyle kopuk bir gelişme değil. Çünkü bu Kürt halkına ve özellikle kadın öncülüğünde gelişen toplumsal yaşama karşı yürütülen çok boyutlu bir özel savaş konseptidir. Bu iki mahalle Suriye savaşının en başından bu yana hem coğrafi konumu hem de siyasi toplumsal duruşu nedeniyle sürekli baskı ve tehdit altında tutuluyordu. Bir de Eylül ayından bu yana yaşananlar özellikle topçu ateşleri, suikast dediğimiz keskin nişancı saldırıları, yine insansız hava araçlarıyla yapılan tacizler ve sivil yaşamı hedef alan güvenlik ihlalleri şeklinde kendini göstermiş oldu. Tabii bu süreçte bölgede en çok etkilenenler yine siviller oldu” ifadelerine yer verdi.   Ateşkese rağmen iki mahallede durum değişmedi   Günlük yaşamın her anlamda kesintiye uğradığını kaydeden Roza Daxistan, bu durumun Ağustos ayından bu yana devam ettiğini belirterek, “6 Ekim’de de mahalleye yönelik bir saldırı gerçekleşmişti. Bölgede Halep’e bağlanan 7 ana yol vardı. Bu 7 ana yol kapatılmıştı. Ağustos ayından başlayıp şu ana getirdiğimiz kadarıyla buralar kapandı. Son bir ana yolun kapanmasıyla halk direnişe geçti. Çünkü artık halk bu tuzağın farkındaydı. Bir işgal saldırısı bölgede başlayacaktı, halk direnişe geçti. Halk saldırıya uğrayınca iç güvenlik güçlerinin öz savunmaya dayalı karşılık vermesi sonucunda çeteler artık geri çekilmek zorunda kalmıştı. 6 Ekim’de saldırı başlamıştı. 7 Ekim’de Özerk Yönetim Heyeti aslında Şam’da görüşmelere katıldı. Taraflar arasında sözde kapsamlı bir ateşkes ilan edildiği belirtildi. Ancak bu ateşkes ile her iki mahalledeki durum hiçbir şekilde istikrara kavuşmadı” dedi.   ‘Saldırı Türk Devleti’nin desteği ile başladı’   Son 3–4 gün içerisinde mahallede daha sıkı bir kuşatma olduğuna dikkat çeken Roza Daxistan, bölgedeki mevcut duruma dair, “Geliş ve gidişler yoktu mahalleye, tamamen kapalıydı. Çok ciddi engeller vardı. Hiçbir şeyin geçirilmesine izin verilmiyordu. Tabii bu saldırının, bu yaklaşım halen de devam ettiğini belirtebilirim. Çünkü biliyorsunuz mahallelerdeki gerilim Türk Devleti destekli Savunma Bakanlığı’na bağlı silahlı çete gruplarının, Şihan Kavşağı dediğimiz ortak nokta olan iç güvenlik güçlerinin bulunduğu noktaya yönelik gerçekleşen saldırıyla başladı” diye konuştu.   ‘3’ü çocuk, 4’ü kadın 19 sivil yaralandı’   Saldırılar sonucu birçok sivilin yaralandığını kaydeden Roza Daxistan, “Burada iki iç güvenlik üyesi yaralanmıştı. Tabii öz savunma temelinde karşılık verildi. Dört iç güvenlik gücü daha yaralandı. Ardından ağır silahlarla, tanklarla, toplarla çevrelendi. Uzaktan roketatarlarla rastgele hedef alınmaksızın vuruldu. Üçü çocuk, dördü kadın, 19 sivil yaralanmıştır. Üç güvenlik gücü öz savunma temelinde karşılık vermeye devam etti” dedi.   ‘Ana yollar çetelerin elinde, ihtiyaçların geçidine izin yok’   Gerçekleştirilen telefon görüşmeleri sonucu bir ateşkese varıldığını ancak bunu sürdürme ihtimalinin düşük olduğunu dile getiren Roza Daxistan, “İlham Ehmed, yaptığı açıklamada herkesin bu anlaşmalara bağlı kalması gerektiğini söyledi. Tabii bunun yüzde yüz uygulanabiliyor olabileceğini sanmıyoruz. Çünkü biliyorsunuz oradaki çeteler Şam’ın denetiminde olan çeteler değil, yani kontrolü elinde değil. Tamamen Türk Devleti’nin elinde olan. Tabii şu anda sadece iki yol açıldı. Yine saldırının gerçekleştiği Şihan ve Avaret yolları dediğimiz iki ana yol. Ancak orada da çok sıkı bir denetim var. Araçlar, kişiler kontrol ediliyor. Bu iki yol işgalci Türk Devleti’ne bağlı Süleyman Şah Tümeni dediğimiz Ebu Emşat ve Hamza Tümeni’nin olduğu ve Suriye Geçiş Hükümeti’nin HTŞ bünyesindeki cihadist yabancı çetelerin elinde. Yani her iki kapı da bu adını vermiş olduğumuz iki çete grubunun denetimi altında. Ancak mazot geçişine izin verilmiyor. Günlük ihtiyaçlar oluyor, sağlık malzemeleri oluyor, kesinlikle izin verilmiyor” diye konuştu.   ‘10 Mart mutabakatı ve 1 Nisan antlaşması daha önce de ihlal edildi’   Roza Daxistan, saldırı hazırlığının çok uzun zaman önce yapılmaya başlandığına işaret etti. Türkiyeli yetkililerin yapılan anlaşmaların hemen ardından Şam’a geldiğini kaydeden Roza Daxistan, “10 Mart mutabakatı meselesi yılın sonuna gelindiği için daha çok gündemde tutuluyor. Söz konusu anlaşmalar bu mahallelerde yaşayan sivillerin korunmasını, saldırıların durdurulmasını öngörüyordu. Bu kapsamda ilk esir ve tutuklu değişimleri Nisan’da gerçekleşmişti. Biliyorsunuz çünkü 1 Nisan’da söz konusu mahalleler için 14 maddelik bir mutabakata varılmıştı. Bu mutabakatta esir takasları vardı. Ortak noktaların denetimi vardı. Sivillerin rahat bir şekilde hareket edebileceği vardı. Yine göçmen gelişi, geri dönüşü konusu vardı. Çünkü biliyorsunuz Halep’te her iki mahallede yaşayan yurttaşların büyük bir kısmı Efrînli, Şehbalı göçmenlerdir. 1 Nisan Antlaşması ilk defa ihlal edilmiyor. Esir takası yapalım dedik, birincisi yapıldı ama ikincisinde YPJ savaşçılarının serbest bırakılmaması sonucu takas ertelendi. Daha sonra yeniden mutabakatlar başladı. Sonradan bırakmak zorunda kaldılar” sözlerine yer verdi.   ‘Halk yine direndi ve her iki mahalleyi korumayı başardı’   Söz konusu mahallelerde saldırıların daha önce de olduğunu, halkın burada her zaman direndiğini kaydeden Roza Daxıstan, her zaman direnmeye hazır bir kitle olduğunun altını çizerek, “Şêxmeqsût ve Eşrefiye Mahalle Meclisleri her zaman topluma hizmet amaçlı bazı görüşmelerin yapılmasını istiyor ancak karşı taraftan daima askeri güç dayatmaları oldu. Halk bu gerçeğin farkında. Ailelerle konuştuğumuz oluyor bölgede. Şêxmeqsût ve Eşrefiye mahallelerinde bulunan anne ve babalarımız ya da yurttaşlarımız ilk defa bu savaşla karşı karşıya gelmiyor. Birincisi Efrîn’de göçmen oldular, ikincisi Şehba’da ikinci bir işgale maruz kaldılar, Halep’e geldiler ama daima direndiler. Gerçekten çünkü Şêxmeqsût ve Eşrefiye mahallelerinden bahsettiğimde Devrimci Halk Savaşı’nın ilk modeli aklıma geliyor. DAİŞ’e karşı da savaştı bu halk. Direndi ve her iki mahalle düşmedi. El Nusra çetelerine karşı da aynı zamanda direndi, yine başarıyı elde etti. 27 Kasım’da HTŞ’nin Beşar Esad’a yönelik saldırıları başladığında Türk Devleti’nin çeteleri bir kez daha Halep’in her iki mahallesine yönelik saldırılar yaptı. Halk yine direndi ve her iki mahalleyi korumayı başardı” dedi.   ‘Ateşkes her an bozulabilir’   Roza Daxıstan, bölgedeki son duruma dair şu ifadelere yer verdi: “Şu an bölgede bir ateşkes olduğu belirtildi. Ancak her an bozulabilir, yeni saldırılara zemin de olabilir. Çünkü ilk saldırı olmadı. Son saldırı da olacağını düşünmüyorum. Yine bazı güç gösterilerinde bulunabilirler bölgede. Ancak halkın öz savunması olduğu sürece bu olacak. Belki videolardan da görüntülerden de izlemişsinizdir. Anlaşmaya vardıklarında, ateşkes ilanı olduğunda direkt halklar sokaklara döküldü, halay çektiler. Ben bunu da sordum halka; ‘Hani herhangi bir göç var mı?’ diye. Şu ana kadar hiçbir şekilde yok. Tam aksine Kuzey ve Doğu Suriye’nin diğer bölgelerinden alana gitmek isteyenler var. Gerçekten biz kendimiz de şahit oluyoruz. ‘Madem varlık yokluk savaşıdır, biz her şeye hazırız, biz o bölgeye gideriz, biz oranın savunmasını biliriz’ diyorlar. Çünkü bu Alevilere, Dürzilere ve diğer halklara yönelik katliamlar gözle görülür şeyler. Bunlara da şahit oldular. Daha öncesinde de bu tecrübeleri vardı. ‘Biz sahipsiz değiliz. Biz varız burada. Bu topraklar sahipsiz değil. Sonuna kadar direnmesini biliyoruz’ diyorlar. Eğer bu anlaşmalar gerçekleşmezse ani saldırılar yine devam edecektir. Ancak orada o halkın var olan öz savunma gücü de bunu boşa çıkaracaktır.”