Amed'de 11. Yargı Paketi tepkisi: Kadınlar katlediliyor 2025-12-31 14:16:24   AMED - DAKAP, 11. Yargı Paketi kapsamında tahliye olan Okay Gür'ün Rojda Yakışıklı'yı katlettiğini belirterek, faillerin iktidarın politikalarıyla cesaretlendiğini söyledi.    Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP), Meclis’ten geçirilen 11’inci Yargı Paketi kapsamında tahliye olan Okay Gür'ün Rojda Yakışıklı’yı katletmesini protesto etti. Dağkapı Meydanı’nda yapılan açıklamada, “Kadın katillerini serbest bırakan 11’inci Yargı Paketi’ne itiraz ediyoruz” pankartı açıldı. Açıklamaya çok sayıda kadın katıldı.    Açıklamayı yapan Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, “Türkiye’de her geçen gün artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet karşısında iktidar sessizliğini korurken, toplumun en büyük beklentisi olan ‘gerçek adaletin sağlanması’ talebi de karşılıksız kalmaktadır. İktidarın belirli aralıklarla gündeme getirdiği yargı paketleri ve infaz düzenlemeleri kadın katillerine ve şiddet faillerine denetimli serbestlik yoluyla tahliye edilmenin önü açılmaktadır. Yasa yapıcılara ve iktidara soruyoruz: Bu tahliyelerin, kadınlar ve toplumun bütünü için yaratacağı risklerin, yol açacağı telafisi imkânsız kayıpların endişesini gerçekten yaşıyor musunuz? Bir kadının yaşam hakkını elinden alan bir failin, ‘Nasıl olsa az yatar çıkarım’ düşüncesinin potansiyel katilleri cesaretlendirdiğini de farkındayız” dedi.   ‘Kadınlar en çok 2025’te katledildi'   Suzan İşbilen, ataerkil zihniyetin toplumda derin bir güvensizlik yarattığını ve hukuk sistemine olan inancı da sarstığını aktararak, “Bu zihniyetin yarattığı erkeklik algısı kadınların yaşam hakları ellerinden alınarak hayatlarını kaybettirmeye devam ediyor. 2025 yılının ilk 11 ayında, 349 kadın erkekler tarafından katledilmiştir. Bu ölümlerin 267’si doğrudan cinayet, 82’si ise kayıtlara ‘şüpheli ölüm’ olarak geçmiştir. Veriler, kadınlar için en güvensiz yerin aslında en güvende olmaları gereken yer olduğunu göstermektedir: Kadınların yüzde 63,9’u kendi evlerinde; eşleri, babaları, kardeşleri veya evlatları gibi en yakınlarındaki kişiler tarafından hayattan koparılmıştır. Katledilen kadınların yüzde 45’i, 19–35 yaş aralığındaki genç kadınlardan oluşmaktadır. Yerel ölçekte baktığımızda ise durum daha da vahimleşmektedir. Kendi şehrimiz Amed’de, 2025 yılında 18 kadın cinayeti işlenmiş ve en az 8 şüpheli ölüm tespit edilmiştir. Bu rakamlarla 2025 yılı, ilimizde kadınların en çok katledildiği yıl olarak kayıtlara geçmiştir” diye belirtti.   Uyarılara rağmen bir kadın katledildi   Kadın katliamı ve şiddetin bireysel suç olmadığını söyleyen Suzan İşbilen, “Bizler kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti bireysel suçlar kategorisinde değerlendirmememiz en temel nedeni bu yaklaşımlardır. Kadın örgütleri olarak kadın cinayetlerinin politik olduğunu söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz. Çünkü Diyarbakır’da henüz 18 yaşında katledilen Sümeyye Durgun’un cansız bedeninin bir çöp poşeti içinde bulunması, ataerkil zihniyetin kadına yaklaşımının en acı sonuçlarından sadece bir tanesidir. Oysa yapılması gereken, kadının yaşam hakkını amasız ve fakatsız bir şekilde korumak ve savunmaktır. Yine İçimizi acıtan ve yine Diyarbakır’da yaşanan somut bir gerçeklik de şudur: 11. Yargı Paketi kapsamında tahliye edilen Oktay Gür, cezaevinden çıkar çıkmaz ilk iş olarak Rojda Yakışıklı’yı katletmiştir. Rojda’nın, cezaevinden yalnızca üç gün önce tahliye edilen bir erkek tarafından öldürülmesi; infaz indirimleri ve erken tahliye politikalarının kadınların yaşam hakkı üzerindeki yıkıcı etkisini açıkça göstermektedir. Kadın kurumları bu risklerin oluşabileceğine dair defalarca uyarıda bulunmuş olmasına rağmen söz konusu paket yürürlüğe girmiştir. Sonuçta bir yaşam daha hayattan koparılmıştır. Eğer fail yargı paketi kapsamında serbest bırakılmamış olsaydı, Rojda bugün aramızda olacaktı” ifadelerini kullandı.   Cezasızlık politikası   Suzan İşbilen, iktidarın kadın karşıtı politikalarının yalnızca failleri koruyan cezasızlık uygulamalarıyla sınırlı olmadığını söyleyerek, “Bölgede yürütülen özel savaş politikalarının bir sonucu olarak uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması, çeteleşme, fuhuş ve toplumsal çürüme belirtileri kadınlar ve gençler için büyük bir tehlike boyutuna ulaşmıştır. Barışın konuşulduğu bir dönemde 2025 yılı bütçesini büyük bir kısmının savaşa ayrılması; zaten derin yoksulluk yaşayan başta kadınlar olmak üzere bir bütün toplum, açlık ve yoksulluğa mahkûm edilmekte, işsizliğin yarattığı boşluk ve umutsuzluk özellikle genç kesimde gelecek kaygısı ve intihar vakalarını da artırmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki adalet ve toplumsal düzen torba yasalarla sağlanamaz. Çünkü İktidarın 23 yıldır sürdürdüğü ve bugün 11. sayıya ulaşmasına rağmen çözüm üretemeyen bu paketler serisinin, daha kaçıncı sayıda nihayete ereceğini merakla bekliyoruz” dedi.   Suzan İşbilen, ülkede kadın sorunun çözümü için şu başlıkları açıkladı:    "*Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak, zihniyet dönüşümünü sağlayacak çalışmalar yapılmalı ve toplumsal barış tesis edilmelidir.   *Kadını koruyan yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.    *İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe konulmalıdır.   *6284 sayılı Kanun etkin bir biçimde uygulanmalıdır.”