‘Kadın tutsaklara yönelik baskılar sistematik olarak sürüyor'

  • 09:10 26 Aralık 2025
  • Güncel
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - “Kuyu Tipi” cezaevlerinde uygulanan tecrit ve hak ihlallerine dikkat çeken cezaevi direnişçilerinden Gönül Karagöz, mutlak yalnızlaştırmanın ağırlaştırılarak sürdürüldüğünü belirtti. Elektronik sistemlerle uygulanan tecridin işaret eden Gönül Karagöz, kadın tutsaklara yönelik baskı ve cinsel saldırı tehdidinin ise sistematik biçimde devam ettiğini vurguladı.
 
Türkiye ve Kürdistan’daki cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri her geçen gün artarken, ihlallerin son bulması için yapılan çağrılar karşılıksız kalıyor. Son olarak “Kuyu Tipi” cezaevlerinde uygulanan tecrit politikaları kamuoyunda ciddi kaygılara yol açtı. Ancak yükselen tüm tepkilere rağmen, cezaevlerinde tecrit ve diğer hak ihlalleri derinleşerek sürüyor.
 
19 Aralık 2000’de gerçekleştirilen ve kamuoyunda “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak bilinen katliamda yaralananlardan biri olan cezaevi direnişçisi Gönül Karagöz, cezaevlerinde bugün gelinen noktaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
Hak ihlallerinin “Hayata Dönüş Operasyonu”ndan bu yana artarak devam ettiğini belirten Gönül Karagöz, tecridin yeni cezaevi modelleriyle daha da derinleştirildiğine dikkat çekti. Gönül Karagöz, "F tipleriyle insanlar tecride sokularak güçleri yok edilmeye çalışıldı. Çünkü bütün devrimciler açısından yan yana olmak, birlikte hareket etmek çok daha mümkünken tek başına olunca tecrit ile yok edilmek isteniyordu. Bu anlamda ‘Kuyu Tipi’ cezaevlerine karşı çıkışımız bu tecridi parçalamak içindir. Hiçbir devrimci devletin saldırılarına teslim olmadı. Bir şekliyle direniş bir yerlerde filizleniyor. Yine devletin verdiği birkaç tane olanaktan yararlanarak tecrit kırılmaya çalışılıyor. Bu yüzden de devlet artık şunu kabul etmek zorunda kalıyor. Bundan kaynaklı devrimcilere dönük yeni tip cezaevleri hayata geçirilmek istendi. Devlet devrimcileri yenemiyor. Devlet bir şekilde şiddet uygulamayı ve tecridi uygulamayı başarıyor. Bundan sonra mücadele ile devletin hayata geçirdiği bu başarıyı ortadan kaldırmak amaçlanmalıdır” dedi.
 
Kadın tutsaklara daha fazla baskı uygulanıyor
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı duyarlı olunması gerektiğini söyleyen Gönül Karagöz, özellikle kadın tutsaklara yönelik baskılara işaret etti.  Gönül Karagöz, kadın bedeninin cezaevi rejimi içinde sürekli bir baskı ve tehdit unsuru haline getirildiğini ifade etti. Gönül Karataş, "Kadın tutsaklar her koşulda baskı altında. Örneğin biz koğuştayken bile çok kısa kollu giyinemiyoruz. Çünkü askerler koğuşa girecekleri zaman giyinmek zorunda kalıyorsun. Orada sana şunu söylüyorlar: kadınlık seni zayıf yönlü olarak sana dayatılan bir şey haline geliyor. Kadını bir et parçası olarak görüyorlar. Kadınlar kendilerini bu noktada iki kat daha fazla korumak zorunda kalıyor. Gardiyanından askerine, cezaevi müdürüne kadar hepsi cinsel suçlu olarak göz önünde bulundurulmalıdır" dedi.
 
‘Herkes örgütlenmeli’
 
Cezaevlerinde sürdürülen hak ihlallerinin yalnızca tutsakları değil, tüm toplumu hedef aldığını vurgulayan Gönül Karagöz, “Hayata Dönüş” adı altında gerçekleştirilen 19 Aralık Katliamı’nı anımsattı. Gönül Karagöz şöyle konuştu: “Ben 4 buçuk yıl kaldım. 3 ay ölüm orucunda kaldım. Çok ciddi bir sağlık problemi ile karşılaştım. Yaklaşık 20 gün yoğun bakımda kaldım. 19 Aralık'ta içeriye baskın düzenlendi. Kapı altlarından bize gaz sıkıyorlardı. Pencerelerden de kurşun atıyorlardı. Çok ciddi bir saldırı söz konusuydu. Özellikle kadınlara saldırdılar. Bu saldırı yaklaşık 4-5 saatlik bir direnişle karşılaştı ama yok etme bilinci o kadar yoğun ki o kurşunlara ve gazlara karşı direniş doğal olarak mümkün olmuyor. Ondan sonra havalandırmaya indirildiğimizde bizi çok ciddi bir şekilde, linç eder gibi dövdüler. Kimlerin ölüm orucunda olduğunu anlamaya çalıştılar ve tek tek hepimize saldırdılar.
 
Şu anki süreçte 19 Aralık gibi olmasa da hâlâ saldırılar ve tecrit var. Bu saldırılar sadece cezaevinde bulunan tutsaklara dönük değil, halklara yönelik bir saldırıdır. Bunun için çok ciddi bir şekilde mücadele etmek ve örgütlenmek gerekiyor. Ses çıkartmanın yollarını ve ifade etme biçimlerini bulmak zorundayız. Artık bu bir zorunluluk hâline gelmiş. Aksi halde dışarıda da cezaevleri kuruluyor.”